Tom coşkulu, değil mi?
- Tom is enthusiastic, isn't he?
Bu kitap, onun coşkulu araştırmasının bir sonucudur.
- This book is a result of his enthusiastic research.
Tom hevesli görünüyor.
- Tom seems enthusiastic.
George yeni işi hakkında çok hevesli.
- George is very enthusiastic about his new job.
O duygularını sakladı ve istekliymiş gibi davrandı.
- He hid his emotions and pretended to be enthusiastic.
Sen çok istekli görünmüyorsun.
- You don't seem very enthusiastic.
Keskin bir yön duygusuna sahipsin.
- You have a keen sense of direction.
Çocukların keskin bir işitme duyusu var.
- The kid has a keen sense of hearing.
O, müziğe çok düşkün gibi görünüyordu.
- He seemed to be very keen on music.
Bu tür müziğe özellikle düşkün değilim.
- I'm not particularly keen on this kind of music.
Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
- Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
Tom bir yoga hayranı.
- Tom is a yoga enthusiast.
Onlarla gitmeye çok istekli misin?
- Are you very keen about going with them?
Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu.
- Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
George yeni işi hakkında çok hevesli.
- George is very enthusiastic about his new job.
Tom çok hevesli değil, değil mi?
- Tom isn't very enthusiastic, is he?
Do you want to learn another language? / I'm keen..
The argument was hot and heavy.
... unready moyers ok well if you have wildly enthusiastic fans as i'm sure you ...