Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
Tam sınıfa girmiştim ki, öğrenciler bana sorular sormaya başladılar.
- As soon as I entered the class, the students began asking me questions.
Üniversiteye ilk girdiğimde beni en çok şaşırtan şey sınıf arkadaşlarımdan çok azının verimli çalışmayı nasıl bildikleriydi.
- What surprised me most when I first entered college was how few of my classmates knew how to study efficiently.
Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi.
- My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.
Yabancı bir ülkeye girmek için bir pasaporta ihtiyacın var.
- You need a passport to enter a foreign country.
Tam odaya girmek üzereydik.
- We were just about to enter the room.
Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
- You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
Buraya girişiniz yasaklandı.
- You are banned from entering this place.
Onun odaya girişini gördüm.
- We saw her enter the room.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
- Knock on the door before entering the room.
... has three components. It's basically a deal that was entered into by all the signatories ...