Tom, okuldan sonra matematik zenginleştirme derslerine katılır.
- Tom attends maths enrichment classes after school.
Biz insanların hayatlarını zenginleştirmek istiyoruz.
- We want to enrich people's lives.
Biz kazanç için çalışmıyoruz diye yanıtladı tilki. Biz sadece başkalarını zenginleştirmek için çalışıyoruz.
- We do not work for gain, answered the Fox. We work only to enrich others.
O, teniste büyük bir ilerleme kaydetti.
- He has made a big improvement in tennis.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
Gelişim önerileri hoş karşılanır.
- Suggestions for improvements are welcomed.
Uranyum, nükleer silahlarda kullanılmadan önce zenginleştirilmiş olmak zorunda.
- Uranium has to be enriched before it can be used in nuclear weapons.
Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
- Worm castings continually enrich the soil.
Türkçe konuşma ve dinlememin gelişmesi gerek.
- My speaking and listening in Turkish needs improvement.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
Aldığımızdan beri evde birçok iyileştirmeler yaptık.
- We have made numerous improvements to our house since we bought it.
Montaj bandında yaptığımız iyileştirmeler sonunda fiyatları düşürebilir.
- The improvements we've made on the assembly line could eventually lower prices.
Hobbies enrich lives.