Twitter yeterince iyi değil.
- Twitter is not good enough.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
O şimdilik kâfi gelecektir.
- That will be enough for the time being.
Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım.
- If I had enough money, I would buy that nice car.
On bin yen yeterli mi?
- Is ten thousand yen enough?
Merkezi ısıtma kışın yeterince ısıtıyor mu?
- Is the central heating warm enough in the winter?
Sana yeterince teşekkür edemem.
- I can't thank you enough.
Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
- This book is easy enough for me to read.
Sadece yeteri kadar kaynatılır.
- It is boiled just enough.
Markku ve Liisa kıt kanaat geçinecek kadar yeterli miktara sahipti.
- Markku and Liisa had just enough to keep the wolf from the door.
Burada yeterli miktara sahibiz.
- We've got enough here.
O, köpeğini her gün etle beslemek için yeterince zengin değildi.
- She wasn't wealthy enough to feed her dog meat every day.
Bu herkesi beslemek için yeterli yiyecek değil.
- This isn't enough food to feed everyone.
Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
- To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
Açıklamam yeterli değildi.
- My explanation was not sufficient.
Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
- Tom didn't thank Mary sufficiently.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Açıklamam yeterli değildi.
- My explanation was not sufficient.
Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
- Tom didn't thank Mary sufficiently.
Enough!.
I cannot run fast enough to catch up to them.
... And I find that for me that's enough. ...
... I can't find a job. I've got three part- time jobs. They're just barely enough to ...