Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
Bu köprü uzun süre dayanamaz.
- This bridge will not endure long.
Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
Keith Richards' popularity endured for decades.