Tom couldn't help worrying about Mary.
- Tom Mary hakkında endişelenmekten kendini alamadı.
You're too young to worry about cellulite.
- Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin.
I've got a good reason to be worried.
- Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
I've got a good reason to be worried.
- Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
Don't worry about such a trivial problem.
- Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.
Don't worry. I told you everything would be OK.
- Endişelenmeyin. Size her şeyin iyi olacağını söyledim.