Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
- After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında herkese gösterildi.
- The international language Esperanto appeared in public at the end of 1887.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
- Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Sonunda her şeyin iyi sonuçlanacağını ümit ediyorum.
- I hope everything will turn out well in the end.
Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
Bu tartışmaya bir son verelim.
- Let's put an end to this discussion.
Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
- This may end up being somebody else's problem.
Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
- They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
Sıranın sonunda durdum.
- I stood at the end of the line.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- His death marks the end of a chapter in our history.
Şartlı Tahliye bitiş günüm yakındır.
- The end of my probation period is nearing.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.
- Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come.
Hikaye onun ölümü ile sona erer.
- The story ends with his death.
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
O konuşmasını bitirdi.
- He brought his speech to an end.
O, tartışmayı bitirmeye çalıştı.
- He tried to bring the argument to an end.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Arkadaşlığımızı bitirmeye karar verdim.
- I've decided to end our friendship.
Hedefe giden her yol mubah mıdır?
- Does the end justify the means?
Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
- You don't have to stay to the end.
Onun gibi sonuçlanmak ister misin?
- Do you want to end up like her?
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Bitişin mükemmel olduğunu düşündüm.
- I thought the ending was perfect.
Onun sonsuz aşkına katlanamıyorum.
- I cannot bear her endless love.
Zamanın sonu yoktur. Sonsuzdur
- Time has no end. It's endless.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Amerika'dakilerle karşılaştırıldığında, Japon evlilikleri nadiren boşanmayla sonuçlanıyor.
- Compared with those in America, Japanese marriages rarely end in divorce.
Herkes için aşikardır ki, evlilik er ya da geç ayrılmayla sonuçlanır.
- It was obvious to everyone that the marriage would sooner or later end in divorce.
Ölüm sadece hayatın sonudur.
- Death is simply the end of life.
Tom'un bodrumunda yaşamayı nasıl bitirdin?
- How did you end up living in Tom's basement?
Sonunda böyle bitireceğimizi asla düşünmedim.
- I never thought we'd end up like this.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Konferans saat beşte bitti.
- The conference ended at five.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Hikayenin mutlu bir sonu vardı.
- The story had a happy ending.
Küçük araba artışı sona eriyor.
- The small car boom is ending.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Gelecek ayın sonunda on yıldır burada yaşamakta olacak.
- He will have lived here for ten years by the end of next month.
Hapishaneyi boylamak istemiyorum.
- I don't want to end up in prison.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
Nedir bu hiç bitmeyen telefon konuşması?
- What is this never ending phone talk?
Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
- Tom and Mary struggled to make ends meet.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
O sonuna kadar elinden geleni yaptı.
- He did his best to the end.
Sürprizlerle biten uzun hikayeleri seviyorum.
- I like long stories with surprise endings.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
This is done to increase your ability to acknowledge others, and acknowledge in a manner that means not just Thank you,' but End of Cycle. Completion of Communication. Over and Out. Or STOP.
A piece of packaging insulation that surrounds one side of an object.
Gyanendra's 269-year-old Shah dynasty has reached the end of the line.
Sometimes she took the cable car to the end of the line, then walked to the Presidio.
It's the end of the world as we know it.
The tiny rooms are fitted with a burgundy leather chair, an end table stacked with phone books, and an ugly orange payphone common here in Australia.
Both Islam and Christianity have a strong eschatology (view of the end times) that comes from their worldview.
We spent a long time looking for a cheaper deal, but we ended up buying from the first dealer we met.
I was going for a stroll, and ended up in Slovakia.
How did things end up with you and the bricklayer? — Great. We got married!.
The system integrates a single camera into the robot's end-effector, and adds a specialized, durable lighting unit that moves with the robot to illuminate the parts. — Eyes on the Line, Mechanical Engineering, August 2005.
We lay the bricks end-to-end in one long line.
The end-to-end trip takes about forty minutes.
A real friend is like a rare bird.
- Gerçek bir arkadaş ender bir kuş gibidir.
It's not at all rare to live to be over ninety years old.
- Doksan yaşına kadar yaşamak hiç ender değildir.
There are very rare animals in Australia.
- Avustralya'da çok ender hayvanlar vardır.
Tom rarely talks to anybody.
- Tom biriyle ender olarak konuşur.
... home from a war that after twelve long years is finally coming to an end ...
... And so you end up working on problems that you really ...