Some might agree that membership in the firm is perhaps more compulsory than membership in a municipality, but balk at applying the analogy to the nation.
Is it obligatory to rent a car?
- Bir araba kiralamak zorunlu mu?
If school wasn't obligatory, I would stop going there.
- Okul zorunlu olmasa, oraya gitmekten vazgeçerim.
The mandatory minimum sentence is 10 years.
- Zorunlu asgari hüküm on yıldır.
They don't say that it's prohibited there. In fact, they say that it's mandatory.
- Onlar bunun orada yasak olduğunu söylemezler. Aslında onun zorunlu olduğunu söylerler.
Attendance is compulsory for all members.
- Katılmak bütün üyeler için zorunludur.
English is a compulsory subject.
- İngilizce zorunlu bir konu.
It is imperative for you to finish by Sunday.
- Pazar gününe kadar bitirmen zorunlu.
It's imperative to go out.
- Dışarı çıkmak zorunlu.
From the age of 14 one is obliged to carry ID in Holland.
- 14 yaşından itibaren Hollanda'da kimlik taşımak zorunluluğu vardır.
No, you're not obliged.
- Hayır, zorunlu değilsin.
It is necessary that Nancy attend the meeting.
- Nancy'nin toplantıya katılması zorunludur.
It's necessary for all members to follow these rules.
- Bütün üyelerin bu kurallara uyması zorunludur.
Being at least bilingual is a must in today's world.
- En azından çift dilli olmak bugünün dünyasında bir zorunluluk.
A visit to the city centre, listed as a UNESCO World Heritage Site, is a must.
- Bir UNESCO Dünya Mirası Yeri olarak listelenen şehir merkezine bir ziyaret bir zorunluluktur.
He is bound to win the match.
- O maçı kazanmaya zorunlu.
Tom is bound to forget.
- Tom unutmaya zorunlu.
Don't feel obligated to talk if you don't want to.
- Eğer istemiyorsan konuşmak için zorunlu hissetme.
He won't be able to come anymore due to his obligations.
- O, zorunluluklarından dolayı artık gelemeyecek.
If school wasn't obligatory, I would stop going there.
- Okul zorunlu olmasa, oraya gitmekten vazgeçerim.
Tom is a compulsive liar.
- Tom zorunlu bir yalancıdır.
The plane made a forced landing.
- Uçak zorunlu iniş yaptı.
Nobody is indispensable.
- Hiç kimse zorunlu değil.
His help is indispensable to us.
- Onun yardımı bizim için zorunludur.
It's essential that we do that.
- Bunu yapmamız zorunlu.
It is essential that some kind of compromise be reached between Pyongyang and Washington.
- Pyongyang ve Washington arasında bir tür uzlaşmaya varılması zorunludur.
That law isn't enforced.
- O yasa zorunlu değil.
It was bound to happen sooner or later.
- Er ya da geç onun olacağı zorunluydu.
Tom is bound to forget.
- Tom unutmaya zorunlu.