zorlanmamış

listen to the pronunciation of zorlanmamış
Turkish - English
unstudied
Not gained by study
Free of artifice or cunning; innocent, spontaneous and unaffected
{a} not studied, not labored, quite easy
{s} natural, spontaneous, unaffected; not learned in a particular field
not by design or artifice; unforced and impromptu; "an air of unstudied spontaneous utterance is apt to be painstakingly achieved"; "simple unstudied charm
Not skilled; unversed; followed by in
Not studied; not acquired by study; unlabored; natural
Not spent in study
lacking knowledge gained by study often in a particular field; "is unstudied in Latin as he is in may other matters"
lacking knowledge gained by study often in a particular field; "is unstudied in Latin as he is in may other matters" not by design or artifice; unforced and impromptu; "an air of unstudied spontaneous utterance is apt to be painstakingly achieved"; "simple unstudied charm
zorla
hardly

I had hardly checked in at the hotel when he called me. - Sen beni aradığında otelde zorla kayıt yaptırdım.

Tom was so out of breath that he could hardly speak. - Tom o kadar nefessiz kaldı ki zorla nefes alabiliyordu.

zorla
ill

A sudden illness forced her to cancel her appointment. - Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.

Illness forced him to give up school. - Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

zorla
(Bilgisayar) push

They continued to push south. - Onlar güneyi zorlamaya devam etti.

You don't want to push yourself too hard. - Kendini çok zorlamak istemiyorsun.

zorla
forcefully
zorla
just
zorla
obtrusively
zorla
by main force
zorla
scarce
zorla
dominantly
zorla
against one's will
zorla
{f} force

The force of the wind made it difficult to walk. - Rüzgarın gücü yürümeyi zorlaştırdı.

Bad weather forced us to call off the picnic. - Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

zorla
muscle in
zorla
constrain
zorla
forcibly

The rioters were forcibly removed from the plaza. - Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.

zorla
inflict
zorla
compulsorily
zorla
{f} obliging
zorla
{f} constrained
zorla
{f} forced

Bad weather forced us to call off the picnic. - Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

Public pressure forced the army to act. - Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.

zorla
compel to
zorla
by brute force
zorla
{f} obligate
zorla
force to

You can't force Tom to help Mary. - Tom'u Mary'ye yardım etmeye zorlayamazsın.

You can't force Tom to do that. - Tom'u bunu yapması için zorlayamazsın.

zorla
{f} compelling
zorla
by force

They took it by force. - Onlar onu zorla aldılar.

He took it from her by force. - O, onu ondan zorla geri aldı.

zorla
compel

No one may be compelled to belong to an association. - Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

I was compelled to do this against my will. - Zorla bunu yapmak için zorlandım.

zorla
force to be
zorla
compel to be
zorla
forcible
zorla
{f} forcing

Nobody's forcing you to stay. - Hiç kimse seni kalman için zorlamıyor.

Nobody is forcing you to do this. - Hiç kimse bunu yapman için zorlamıyor.

zorla
{f} obliged

Kate was obliged to read the book. - Kate kitap okumaya zorlandı.

zorla
uneasily

Tom shifted uneasily. - Tom zorla değiştirdi.

zorla
bulldoze
zorla
impel
zorla
forced on
zorla
perforce
zorla
constrainedly
zorla
at the point of the bayonet
zorla
under compulsion
zorla
by violence
zorla
only just
zorla
hard

I could hardly make out what she said. - Söylediği şeyi zorla anlayabildim.

Life is getting hard these days. - Hayat bu günlerde zorlaşıyor.

zorla
1. by force, by main force. 2. by exerting pressure
zorla
coerce

We haven't been coerced in any way. - Hiçbir şekilde zorlanmadık.

Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it. - Tom onu imzalamaya zorlanıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti.

zorla
constraining
zorla
pressgang
zorla
compelto
zorla
forceful
zorla
compelled

The examination compelled me to study hard. - Sınav beni sıkı çalışmaya zorladı.

No one may be compelled to belong to an association. - Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

zorla
forceto
Turkish - Turkish

Definition of zorlanmamış in Turkish Turkish dictionary

Zorla
(Osmanlı Dönemi) MÜKREHEN
Zorla
metazori
zorla
Zor kullanarak, zecren; metazori
zorla
Zor kullanarak, zecren, metazori: "Ona da bu hakikati zorla kabul ettirecekti."- Ö. Seyfettin. İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki: "Adama beş lira verdik, zorla başımızdan savdık."- B. Felek
zorla
İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki
zorlanmamış
Favorites