I don't have much desire for wealth.
- Zenginlik için fazla arzum yok.
I don't care for wealth and fame.
- Zenginlik ve şöhret umurumda değil.
When you die, all your riches will become worthless to you.
- Öldüğünüz zaman, tüm zenginlikleriniz sizin için değersiz hale gelecektir.
Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
- Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.
Brazil is very rich; its richness is immense; coffee is one of its greatest riches.
- Brezilya çok zengindir; onun zenginliği çok büyüktür; kahve onun en büyük zenginliklerinden biridir.
She married a rich old man.
- O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
China is rich in natural resources.
- Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
Tom is a wealthy man.
- Tom, zengin bir adam.
I used to dream about becoming very wealthy.
- Çok zengin olmanın hayalini kurardım.
This country has never been so prosperous.
- Bu ülke hiç bu kadar zengin olmamıştı.
The doctor, who is prosperous, is not happy.
- Zengin doktor mutlu değildir.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
You should not play on his generous nature.
- Zengin doğasında oynamamalısın.
Mary confessed that she prefers well-endowed men.
- Mary zengin erkekleri tercih ettiğini itiraf etti.
She dumped him for a richer man.
- O, onu daha zengin bir adam için terk etti.
He is richer than anyone else in the town.
- Kasabadaki herkesten daha zengindir.
Tom must be well off. He drives a very nice car.
- Tom zengin olmalı. O çok güzel bir araba sürüyor.
Tom is a very rich person.
- Tom çok zengin birisidir.
The Van Horn family was in the chips.
- Van Horn ailesi zengindi.