Tom attends maths enrichment classes after school.
- Tom, okuldan sonra matematik zenginleştirme derslerine katılır.
We want to enrich people's lives.
- Biz insanların hayatlarını zenginleştirmek istiyoruz.
We do not work for gain, answered the Fox. We work only to enrich others.
- Biz kazanç için çalışmıyoruz diye yanıtladı tilki. Biz sadece başkalarını zenginleştirmek için çalışıyoruz.
China is rich in natural resources.
- Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
She married a rich old man.
- O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
I used to dream about becoming very wealthy.
- Çok zengin olmanın hayalini kurardım.
The doctor, who is prosperous, is not happy.
- Zengin doktor mutlu değildir.
This country has never been so prosperous.
- Bu ülke hiç bu kadar zengin olmamıştı.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
You should not play on his generous nature.
- Zengin doğasında oynamamalısın.
Mary confessed that she prefers well-endowed men.
- Mary zengin erkekleri tercih ettiğini itiraf etti.
He is richer than anyone else in this town.
- O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir.
The richer he became, the more he wanted.
- O, ne kadar çok istediyse o kadar çok zengin oldu.
Tom must be well off. He drives a very nice car.
- Tom zengin olmalı. O çok güzel bir araba sürüyor.
Tom is a very rich person.
- Tom çok zengin birisidir.
The Van Horn family was in the chips.
- Van Horn ailesi zengindi.