Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
Let us enrich ourselves with our mutual differences.
- Karşılıklı farklılıklarımızla kendimizi zenginleştirelim.
Though he is rich, he is not happy.
- O zengin olmasına rağmen mutlu değil.
The Van Horn family was rich.
- Van Horn ailesi zengindi.
Tom is a wealthy man.
- Tom, zengin bir adam.
He has a wealthy supporter behind him.
- Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
The doctor, who is prosperous, is not happy.
- Zengin doktor mutlu değildir.
This country has never been so prosperous.
- Bu ülke hiç bu kadar zengin olmamıştı.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
You should not play on his generous nature.
- Zengin doğasında oynamamalısın.
Mary confessed that she prefers well-endowed men.
- Mary zengin erkekleri tercih ettiğini itiraf etti.
She dumped him for a richer man.
- O, onu daha zengin bir adam için terk etti.
He is richer than anyone else in this town.
- O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir.
Tom must be well off. He drives a very nice car.
- Tom zengin olmalı. O çok güzel bir araba sürüyor.
Tom is a very rich person.
- Tom çok zengin birisidir.
The Van Horn family was in the chips.
- Van Horn ailesi zengindi.