He is not less clever than his father is.
- O, babasından daha az zeki değildir.
I wish I were clever.
- Keşke daha zeki olsaydım.
He doesn't seem to be a very intelligent boy.
- Çok zeki bir çocuğa benzemiyor.
Tom is so intelligent that he stands out in class.
- Tom o kadar zeki ki sınıfta kendini gösteriyor.
She's really smart, isn't she?
- O sahiden zeki, değil mi?
He is a very smart boy.
- O, çok zeki bir çocuktur.
They all did brilliantly.
- Onların hepsi zekice yaptı.
You're a brilliant photographer.
- Sen zeki bir fotoğrafçısın.
He's brighter than they are.
- O onlardan daha zeki.
He is the brightest in the class.
- Sınıfında en zeki öğrencidir.
Besides being beautiful, she is kind and intellectual.
- O, güzel olmanın yanında kibar ve zekidir.
Tom was an astute businessman who made a lot of money.
- Tom bir sürü para kazanmış zeki bir işadamıydı.
He's very cute and he's really smart.
- O çok sevimli ve o gerçekten zekidir.
The ingenious man received the prestigious award for the first time.
- Zeki adam ilk kez prestij ödülü aldı.
Books are children of the brain.
- Kitaplar zeki kimsenin çocuklarıdır.
He is one of the best brains in our country.
- Ülkemizdeki en zeki kimselerden biridir.
He's an acute businessman.
- O zeki bir iş adamıdır.
I have a hard time seeing the logic of this latest decision of his. He just isn't as sharp as he used to be.
- Onun bu son kararının mantığını anlamada sıkıntı çekiyorum. O eskisi kadar zeki değil.
His mind had lost its sharpness.
- Onun aklı zekiliğini kaybetmiştir.