We had to sell the building because for years we had operated it at a loss.
- Biz onu yıllarca zararına çalıştırdığımız için binayı satmak zorunda kaldık.
Their losses reached one million yen.
- Zararları bir milyon yene ulaştı.
That incident harmed his reputation.
- Kaza onun şöhretine zarar verdi.
Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
- Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
The roof was damaged by the storm.
- Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
We are very sorry that your order was damaged.
- Siparişiniz zarar gördüğü için çok üzgünüz.
The bad weather marred the ceremony.
- Kötü hava törene zarar verdi.
It goes without saying that smoking is bad for the health.
- Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğu apaçık.
The poor educational policy is a detriment to Japan.
- Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
If you eat a spoonful of sugar or a small piece of whole wheat bread, it seems that the bread would be less detrimental.
- Bir kaşık şeker veya küçük bir parça tam buğday ekmeği yerseniz, ekmek daha az zararlı olacaktır.
The damage will cost us a lot of money.
- Zarar bize çok paraya mal olacak.
They ravaged the countryside, obliterating everything in their path.
- Kırsal alana zarar verdiler, yollarında her şeyi bozuyorlardı..
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
Tom didn't intend to hurt Mary's feelings.
- Tom Mary'nin duygularına zarar vermek niyetinde değildi.
Come on, Joe. Just a glass of beer won't hurt.
- Haydi, Joe. Sadece bir bardak bira zarar vermez.
They sued the government for damages.
- Zararlar için hükümete dava açtılar.
Mr. Smith sued them for damages.
- Bay Smith zararlar için onlara dava açtı.
I'm sorry I hurt you. Don't apologize. You didn't do anything wrong, Tom.
- Ben size zarar verdiğim için üzgünüm. Özür dileme. Sen yanlış bir şey, yapmadım, Tom.
A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
- Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
Heavy smoking impaired his health.
- Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.
Lack of sleep was undermining her health.
- Uyku eksikliği gizliden gizliye onun sağlığına zarar veriyordu.