In time, you will understand.
- Zamanla anlayacaksın.
It helps us in times of difficulty.
- Zorluk zamanlarında bize yardımcı olur.
Over time, things only got worse.
- Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti.
At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other.
- İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.
Experience is acquired with time.
- Deneyim zamanla kazanılır.
Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.
- Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.
l can schedule my sessions in advance.
- Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.
Tom is scheduled to come to Boston next week.
- Tom sonraki hafta Boston'a gelmek için zamanlandı.
Your timing is perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
Your timing was excellent.
- Zamanlaman mükemmeldi.
In due time, his innocence will be proven.
- Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.
In the course of time, he changed his mind.
- O, zamanla fikrini değiştirdi.