Tom didn't bother to listen to Mary's advice.
- Tom Mary'nin tavsiyesini dinleme zahmetinde bulunmadı.
Do not bother to come to my home.
- Evime gelmek için zahmet etmeyin.
He took the trouble to send me the book.
- Bana kitabı gönderme zahmetinde bulundu.
Thank you for your trouble.
- Zahmetin için teşekkür ederim.
We apologize for the inconvenience.
- Zahmet için özür dileriz.
He spared no pains to help me.
- O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.
That looks really painful.
- O gerçekten zahmetli görünüyor.
He spared no pains to help me.
- O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.