Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- Mary is very gentle with her baby sister.
Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
- The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
Yumuşak bir rüzgar esiyor.
- A gentle wind is blowing.
Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.
- She spoke to the children in a gentle voice.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
This camel is so tame that anyone can ride it.
- Dieses Kamel ist so zahm, dass es jeder reiten kann.
You cannot tame a wolf.
- Einen Wolf kann man nicht zähmen.