It is soft to the touch.
- O yumuşaklık hissi veriyor.
The shoes were made of some soft stuff that looked like leather.
- Ayakkabılar, deriye benzeyen yumuşak bir malzemeden yapıldı.
Tadashi has a soft voice.
- Tadashi yumuşak bir sese sahip.
Generally speaking, the climate in England is mild.
- Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır.
This year, the winter is mild, isn't it? It's very nice.
- Bu yıl kış yumuşak, değil mi? Bu çok hoş.
Tom used to be easygoing.
- Tom yumuşak başlıydı.
That beef is very tender. It just melts in your mouth.
- Bu sığır çok yumuşak. O sadece ağzınızda erir.
Tears rolled down her tender cheeks.
- Gözyaşları, onun yumuşak yanaklarından aşağıya süzüldü.
Silk is soft and smooth.
- İpek yumuşak ve pürüzsüzdür.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
Aluminum is a malleable metal.
- Alüminyum bir yumuşak metaldir.
The snow was soft and fluffy.
- Kar yumuşak ve kabarıktı.
Children like gummy bears.
- Çocuklar yumuşak ve yapışkan ayıları severler.
The weather was balmy.
- Hava ılık ve yumuşaktı.
A gentle wind is blowing.
- Yumuşak bir rüzgar esiyor.
His voice was soft and gentle.
- Onun sesi yumuşak ve kibardı.
Tom wanted a pencil with a softer lead.
- Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.
Would you mind speaking a little softer please?
- Biraz daha yumuşak konuşur musunuz?
Our teacher is at once stern and kindly.
- Bizim öğretmenimiz hem sert hem de yumuşak huyludur.
If you pick up the velvet, you can feel how soft it is.
- Kadife'yi alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz.