yukseltici

listen to the pronunciation of yukseltici
Turkish - English

Definition of yukseltici in Turkish English dictionary

yükseltici
amplifier
yükseltici
booster
yükseltici
strengthening
yükseltici
lifter
yükseltici
promoter
yükseltici
meliorative
yükseltici
(Nükleer Bilimler) riser
yükseltici transformatör
step up transformer
yüksel
{f} rose

All sorts of rumors rose about her past. - Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.

The index rose 4% from the preceding month. - Endeks bir önceki aya göre % 4 yükseldi.

yüksel
went up

The balloon went up in the sky. - Balon gökyüzüne doğru yükseliyor.

A cheer went up from the audience. - Seyircilerden bir tezahürat yükseldi.

yüksel
rise

The cost of living has risen. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

Prices continued to rise. - Fiyatlar yükselmeye devam etti.

sıklık yükseltici
(Bilgisayar) up-converter
yüksel
tall

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

yüksel
gone up

The cost of living has gone up. - Yaşamanın maliyeti yükseldi.

The average temperature has gone up. - Ortalama sıcaklık yükseldi.

yüksel
{f} risen

The level of water in the river has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

The river's water level has risen. - Nehrin su seviyesi yükseldi.

yüksel
{f} rising

The rising sun seen from the top was beautiful. - Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

yüksel
{f} tower

The tree was so tall that it towered over the garden wall. - Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.

The tower rose up against the blue sky. - Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

yüksel
got high
yüksel
get high

As global warming increases, sea levels get higher and higher. - Küresel ısınma artarken deniz seviyesi gittikçe yükseliyor.

yüksel
{f} buoy
yüksel
{f} towering
yüksel
go up

Prices will continue to go up. - Fiyatlar yükselmeye devam edecek.

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

Yüksel
(isim) Be lofty, be noble
birim maliyeti; frekans (sıklık) yükseltici
(Askeri) unit cost; upconverter
direk yükseltici
stanchion raiser
egzoz yükseltici
exhaust riser
elektrikli yükseltici
(Elektrik, Elektronik) electric hoist
gerilim yükseltici
step up transformer
kovalı yükseltici
bucket elevator
yukseltici
Favorites