Onun hep böyle parlayan genç bir cildi var.
- She always has such glowing youthful skin.
O gerçekten gençliğini koruyor.
- She really keeps her youthfulness.
Birçok büyük insan gençliklerinde zorluklardan geçmişlerdir.
- Many great men went through hardship during their youth.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
- You may have good reason to think that your youth is over.
Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
- When I hear that song I remember my youth.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Yaşlı adam gençleri kıskanıyor.
- The old man envies the youth.
he hath left his plumes all hoary gray, / And deckt himselfe with feathers youthly gay .