Tom bu sefer doları yene çevirmemenin daha iyi olacağını düşünüyor.
- Tom thinks it would be better not to change dollars into yen at this time.
Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Bu kez Tom'a yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
- I don't know if we can help Tom this time.
Bu kez cezadan kaçamazsın.
- This time, you won't escape punishment.
Tom bu defa tekrar bize yardım etmeye istekli.
- Tom is willing to help us again this time.
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
Ben o zaman odamı temizliyordum.
- I was cleaning my room for that time.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Acele etmeyin, arkadaşlar.
- Take your time, folks.
Acele etmeyin. Aceleye gerek yok.
- Take your time. There's no rush.
this time last year.
... There's no point in spending your time ...
... us your most precious resource, your time. And so we hope the next two days are incredibly ...