Tom bu sefer doları yene çevirmemenin daha iyi olacağını düşünüyor.
- Tom thinks it would be better not to change dollars into yen at this time.
Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Bu kez farklı olacak.
- This time is going to be different.
Bu kez cezadan kaçamazsın.
- This time, you won't escape punishment.
Bu defa sonuçları aldı.
- This time, he got results.
Bu defa gitmesine izin vereceğim.
- I'll let it go this time.
Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti.
- At that time, the territory belonged to Spain.
Lütfen acele etmeyin.
- Please take your time.
Acele etmeyin. Bu bir maraton, sürat koşusu değil.
- Take your time. It's a marathon, not a sprint.
this time last year.
... your time. Thank you to Hofstra University and to Candy Crowley for organizing and leading ...
... is that for felons, once you've served your sentence and you've done your time and you've ...