Tom ve Mary üç çocuğu evlat edindiler.
- Tom and Mary adopted three children.
Bu çocuk evlat edinildi.
- This child has been adopted.
Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
- People of Almaty, let us create a child-friendly city!
Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
- It is dangerous for children to play in the street.
Memeliler yavrularına bakarlar.
- Mammals care for their young.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Mektup bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- The letter reminds me of my young days.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
- I thought that as well, in my younger days.
Motorsiklete binmek gençler için tehlikeli olabilir.
- It can be dangerous for young people to ride motorcycles.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
Gençken yeni bir dil öğrenmek daha kolay.
- It's easier to learn a new language when you are young.
O genç mi? Evet, genç.
- Is she young? Yes, she is.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- Sam is two years younger than Tom.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
- A young person is waiting for you outside.
O seçkin genç bir kişiye rastladı.
- He came across an outstanding young person.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.
- The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- Sam is two years younger than Tom.
Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
- Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
Küçük çocuklar karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyorlar.
- Small children are afraid of being left alone in the dark.
Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.
- Keep this product out of children's reach.
Kızım, bir çocuk olarak, sıklıkla astım atakları geçirdi.
- My daughter, as a child, often suffered from asthma attacks.
Çocukken kızım sık sık astım atakları yaşadı.
- As a child, my daughter had frequent asthma attacks.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Çocuklarınızın televizyon bağımlısı olmasına izin vermeyin.
- Don't let your children become couch potatoes.
Sonuçta o hâlâ bir çocuk.
- She's still a child after all.
Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.
- Sami had a relationship that resulted in a child.
Gençlerden birinin ayağı takıldı ve düştü.
- One of the youngsters tripped and fell.
Gençler değişime kolayca uyum sağlarlar.
- The young adapt to change easily.
My grandmother is a very active woman and is quite young for her age.
The lion caught a gnu to feed its young.
The age of space travel is still young.
Young blood must have its course, lad, and every dog its day. - Charles Kingsley.
With bankruptcy looming, the corporation eventually began eating its young; massive layoffs were announced, and all employee benefits and bonuses were suspended.
I just know he's off spending the night with some sweet young thing he picked up in a bar.