yol açmak

listen to the pronunciation of yol açmak
Turkish - English
{f} cause

We don't want to cause a panic. - Paniğe yol açmak istemiyoruz.

We don't want to cause any trouble. - Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz.

lie behind
a) to open a road b) to make way for c) to bring about, to give rise to, to cause, to lead to, to create, to produce
to pave the way for
{f} involve
{f} evoke
{f} entail
lead to
(deyim) give birth to
bring about
{f} raise
(deyim) culminate in
elicit
result in
generate
breed
beat
engendering
spark off
pave the way
provoke
excite
pave the way for
invite
(deyim) give cause for
lead up to
elbow
produce
conduce
tend
create
plough
engender
call forth
trigger
blaze the trail
{f} cut
beat a path
give rise to
{f} beget
set forward
give smb. a lead
yol
{f} cause

The earthquake caused widespread damage. - Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.

The earthquake caused considerable damage. - Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.

yol açma
(Ticaret) pioneering
yolaçmak
cause
zorla yol açmak
(deyim) break into
yol
{f} gap
krize yol açmak
to cause crisisresult in crisis
sürüklenmesine yol açmak
lead to drift
zayıf olmasına yol açmak
to lead to poor
bir zarara sebebiyet vermek/yol açmak
(Hukuk) to cause a damage, to cause a disadvantage
ite kaka yol açmak
elbow
ite kaka yol açmak
elbow through
kalabalıkta kendine yol açmak
thread one's way
kalabalıkta kendine yol açmak
thread one's way through
kargaşaya yol açmak
riot
kendine yol açmak
worm one's way
kılıçla yol açmak
slash
seyahat etmesine yol açmak
cause to travel
yol
{f} lead

They said it would lead to civil war. - Onun iç savaşa yol açacağını söylediler.

Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly. - Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.

yol açma
cutting
ölümüne yol açmak
carry off
Turkish - Turkish
davet etmek
sonuçlamak
olmak
yol açmak
Favorites