Definition of yoğum in Turkish English dictionary
- I do not
- yok
- away
A thief broke into the house while we were away.
- Biz yokken eve hırsız girmiş.
The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.
- yok
- absent
Why did you absent yourself from class yesterday?
- Dün niçin sınıfta yoktun?
He was absent owing to illness.
- O, hastalık nedeniyle yoktu.
- yok
- nope
- yok
- unavailable
- yok
- not
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
I am not allergic to penicillin.
- Penisiline alerjim yok.
- yok
- used sarcastically at the beginning of each of several successive clauses: Yok hava kötüymüş, yok zamanı değilmiş, kısacası bu işe yanaşmayacağı belliydi. If it wasn't that the weather was bad, then it was the fact that the time wasn't ripe; in short, it was clear that he wasn't going to get around to doing this job
- yok
- no
- yok
- nay
- yok
- used for emphasis at the beginning of a statement: Yok, iyi adam vesselam. He's a good fellow, and that's all there is to it
- yok
- but if not ...: Sınavı kazandın, ne güzel; yok kazanamadın, bir daha denersin. If you pass the test, that'll be great; but if you fail it, then you'll just take it another time
- yok
- none
It's none of your business.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
Half a loaf is better than none.
- Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.
- yok
- kill
Stand where you are or I'll kill you.
- Olduğun yerde kal yoksa seni öldürürüm.
I certainly had no idea Tom was thinking about killing himself.
- Tom'un kendini öldürmeyi düşündüğüne dair kesinlikle fikrim yoktu.
- yok
- (Tıp) yoke
- yok
- nix
- yok
- nonexistence
- yok
- not just yet
- yok
- on second thought
- yok
- (Bilgisayar) does not exist
- yok
- (Bilgisayar) omit
- yok
- (Bilgisayar) missing
- yok
- (Bilgisayar) clear
- yok
- (Bilgisayar) n a
- yok
- (Bilgisayar) not set
- yok
- (Bilgisayar) n/a
- yok
- nonexistent
- yok
- there are not
- yok
- (Bilgisayar) not available
- yok
- (Bilgisayar) do not exist
- yok
- nothing
- yok
- (Bilgisayar) na
- yok
- none available
- yok
- (Bilgisayar) not present
- yok
- off
- yok
- out of stock
- yok
- lacking
He must be lacking in common sense.
- Sağ duyudan yoksun olmalı.
He is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
- yok
- there is not
- yok
- ain't
- yok
- not existing, nonexistent
- yok
- used to indicate a refusal to participate in something: Siz onu yapacak olursanız ben yokum. If you're going to do that I'm not coming with you. O işte ben yoktum. I had nothing to do with that matter
- yok
- not present, absent; not at hand, not available
- yok
- haven't got
Hiç paraları yok.
- yok
- nonexistent, absent, lacking; nonexistence, nothing; no; there is not, there are not
- yok
- does
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- yok
- no (a negative reply)