yetkililerce

listen to the pronunciation of yetkililerce
Turkish - English

Definition of yetkililerce in Turkish English dictionary

yetkili
authorized

Only cleaners are authorized to enter into the meeting room. - Sadece temizlikçiler toplantı odasına girmeye yetkilidir.

We are the only authorized distributor for this product. - Biz bu ürün için tek yetkili satıcıyız.

yetkili
competent

We need competent leaders. - Yetkili liderlere ihtiyacımız var.

I think they are a competent person. - Onların yetkili bir kişi olduğunu düşünüyorum.

yetkili
official

Chinese officials say economic growth has dropped to a three-year low because of the world economy. - Çinli yetkililer ekonomik büyümenin dünya ekonomisinden dolayı üç yıl içinde en düşük seviyesine düştüğünü söylüyor.

Many high-level officials attended the meeting. - Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.

yetkili
commissioned
yetkili
{s} qualified
yetkili
(Bilgisayar) contact
yetkili
certified
yetkili
officer
yetkili
power
yetkili
(Ticaret) authorized officer
yetkili
licenced
yetkili
proxy
yetkili
licensed
yetkili
authorised
yetkili
(Kanun) decretory
yetkili
(Ticaret) authorised officer
yetkili
(Kanun) licensee
yetkili
(Kanun) competed
yetkili
authorities

The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence. - Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.

Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities. - Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.

yetkili
(Kanun) vested
yetkili
authority
yetkili
entitled

You're entitled to the truth. - Sen gerçeğe yetkilisin.

Tom is entitled to do that. - Tom onu yapmaya yetkili.

yetkili
commanding
yetkili
ex cathedra
yetkili
competent, (someone) who has sufficient knowledge, judgment, or skill (in a particular field)
yetkili
(Hukuk) authority, competent
yetkili
authorized, warranted
yetkili
entitled to

You are not entitled to attend the meeting. - Toplantıya katılmak için yetkili değilsiniz.

Tom is entitled to do that. - Tom onu yapmaya yetkili.

yetkili
authorized, authoritative; qualified; authority
yetkili
authoritative
yetkili
executive

I am the executive director of the museum. - Ben müzenin yetkili müdürüyüm.

yetkili
powerful
yetkili
{s} potent
Turkish - Turkish

Definition of yetkililerce in Turkish Turkish dictionary

Yetkili
mezun
Yetkili
salahiyetli
Yetkili
salahiyettar
yetkili
Herhangi bir işte yetkisi olan (kimse) salâhiyetli, salâhiyettar
yetkili
Herhangi bir işte yetkisi olan (kimse) salahiyetli, salahiyettar: "Fabrikanın bir yetkilisi onlara açıklamalar yapıyordu."- T. Buğra
yetkililerce
Favorites