This would be such a great place to raise kids.
- Bu, çocuk yetiştirmek için böylesine harika bir yer olurdu.
This would be a good place to raise kids.
- Bu, çocukları yetiştirmek için iyi bir yer olurdu.
Sami wanted to go to Costa Rica and grow bananas.
- Sami, Kosta Rika'ya gitmek ve muz yetiştirmek istiyordu.
It's difficult to grow anything in this soil.
- Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
I want to bring up my son as my father did me.
- Babamın beni yetiştirdiği gibi oğlumu yetiştirmek istiyorum.
My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
Tom kept a pair of rabbits for breeding.
- Tom yetiştirmek için bir çift tavşan besledi.
We have to rush him to the hospital. He's badly injured.
- Onu hastaneye yetiştirmek zorundayız. O fena halde yaralı.
Larry is finally caught up on his work.
Tom kept a pair of rabbits for breeding.
- Tom yetiştirmek için bir çift tavşan besledi.
Tom had a very sheltered upbringing.
- Tom çok korunaklı bir yetiştirmeye sahipti.
My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
If you hurry, you will soon overtake her.
- Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
If you hurry, you will overtake him.
- Acele edersen ona yetişirsin.
I'll catch up with you later.
- Daha sonra size yetişirim.
I quickened my steps to catch up with her.
- Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
You should try growing your own food.
- Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.
- Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır.