yetiştir

listen to the pronunciation of yetiştir
Turkish - English
brought up

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

She was well brought up by her parents. - O, anne ve babası tarafından iyi yetiştirildi.

bring up

How does he bring up his children? - O, çocuklarını nasıl yetiştiriyor?

I want to bring up my son as my father did me. - Babamın beni yetiştirdiği gibi oğlumu yetiştirmek istiyorum.

{f} grown

Open-air markets sell food grown on local farms. - Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.

Rice is grown in rainy regions. - Pirinç yağışlı bölgelerde yetiştirilir.

make grow
bring#up
yetiş
got on for
yetiş
get on for
yetiş
{f} overtaken
yetiş
overtook
yetiş
overtake

If you hurry, you will soon overtake her. - Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.

If you hurry, you will overtake him. - Acele edersen ona yetişirsin.

yetiş
catch up

He'll soon catch up with Tom. - O yakında Tom'a yetişecek.

I quickened my steps to catch up with her. - Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

yetiş
grown at