yetiştir

listen to the pronunciation of yetiştir
Turkish - English
brought up

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

bring up

How does he bring up his children? - O, çocuklarını nasıl yetiştiriyor?

How does she bring up her children? - O, çocuklarını nasıl yetiştiriyor?

{f} grown

A lot of sugar cane is grown in Cuba. - Küba'da çok şeker kamışı yetiştirilir.

Rice is grown in rainy regions. - Pirinç yağışlı bölgelerde yetiştirilir.

make grow
bring#up
yetiş
got on for
yetiş
get on for
yetiş
{f} overtaken
yetiş
overtook
yetiş
overtake

If you hurry, you will overtake him. - Acele edersen ona yetişirsin.

If you hurry, you will soon overtake her. - Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.

yetiş
catch up

I'll catch up with you later. - Daha sonra size yetişirim.

I quickened my steps to catch up with her. - Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.

yetiş
grown at
yetiştir
Favorites