The road is inadequate for the amount of traffic which it carries.
- Yol taşıdığı trafik miktarı için yetersizdir.
Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
- Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.
It was difficult to live on his meager earnings.
- Onun yetersiz kazançlarıyla yaşamak zordu.
My car is deficient in horsepower.
- Arabam beygir gücünde yetersiz.
Ted is incompetent to teach English.
- Ted İngilizce öğretmekte yetersiz.
His knowledge of geography is insufficient.
- Onun coğrafya bilgisi yetersizdir.
Your response is wholly insufficient.
- Cevabınız tamamen yetersiz.
Tom is poorly educated.
- Tom yetersiz eğitimliydi.
It's no wonder Tom's sleeping poorly; he drinks up to twelve cups of coffee a day.
- Tom'un yetersiz uyuması şaşılacak bir şey değil; o, günde on iki fincana kadar kahve içer.
Lack of food had left him weak and exhausted.
- Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
Current data is inconclusive.
- Güncel veriler yetersiz.
The result of the experiment was inconclusive.
- Deneyin sonucu yetersizdi.
Nutrition is inadequate in some poor areas.
- Bazı fakir bölgelerde beslenme yetersiz.
The poor educational policy is a detriment to Japan.
- Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
They consider him unfit for that job.
- O iş için onun yetersiz olduğunu düşünüyorlar.
Tom thought Mary was an unfit mother.
- Tom Mary'nin yetersiz bir anne olduğunu düşünüyordu.
Despite her meagre salary, she works very hard.
- O yetersiz maaşına rağmen çok çalışıyor.
Our water supply is very short.
- Bizim su kaynağımız çok yetersiz.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
There is insufficient light to take pictures.
- Fotoğraf çekmek için yetersiz ışık var.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
This design is too inefficient to prototype.
- Bu tasarı prototip için çok yetersiz.
Tom is unqualified for that job.
- Tom o iş için yetersiz.