This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
I can't thank you enough.
- Sana yeterince teşekkür edemem.
Everyone should prepare adequately.
- Herkesin yeterince hazırlanması gerekir.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
Tom didn't thank Mary sufficiently.
- Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
The only thing that matters is whether or not your teacher thinks your report is good enough.
- Önemli olan tek şey senin öğretmeninin senin raporunun yeterince iyi olup olmadığını düşünmesidir.
Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
- Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
Tom will know about this soon enough.
- Tom bunun hakkında yeterince çabuk bilecek.
That's not soon enough.
- Bu yeterince çabuk değil.