There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
- Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
I don't have enough time to do everything that needs to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yok.
There wasn't enough time to do everything that needed to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zaman yoktu.
Haven't we had enough of that nonsense already?
- Bu saçmalığa yeterince katlanmadık mı?
Tom didn't thank Mary sufficiently.
- Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.