Definition of yerleşme in Turkish English dictionary
- settling
- settlement
- inveteracy
- habitation
- emplacement
- lodgement
- (Hukuk) establishment
- lodgment
- housing
- (Ticaret) capture
- (Dilbilim) nesting
- {i} ensconcing
- inveterate
- accommodation
- yerleşmek
- settle
Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
Tom says that he wants to settle down.
- Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- yerleşme hakkı
- (Hukuk) right of establishment
- yerleşme serbestisi
- (Hukuk) freedom of establishment
- yeni bir ülkeye yerleşme
- resettlement
- yeniden yerleşme
- reinstallment
- yerleşmek
- install oneself
- yerleşmek
- settle down
Tom says that he wants to settle down.
- Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
- O, Arkhangelsk'te onunla yerleşmek istiyordu.
- yerleşmek
- fix
- yerleşmek
- live in
- yerleşmek
- pose
- yerleşmek
- establish oneself at
- yerleşmek
- get into a job
- yerleş
- ensconce
- yerleş
- settle
The settlers did not always honor the treaties.
- Yerleşimciler, yapılan anlaşmalara her zaman saygı göstermediler.
The Indians gave the settlers food.
- Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
- yerleş
- settle down
Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
Tom refused to settle down.
- Tom yerleşmeyi reddetti.
- yerleş
- {f} settled
They settled in Japan.
- Onlar Japonya'da yerleştiler.
They settled in Canada.
- Onlar Kanada'ya yerleştiler.
- yerleş
- {f} ensconcing
- yerleş
- settle in
They are planning to settle in New Zealand.
- Yeni Zelandaya yerleşmeyi planlıyorlar.
They decided to settle in a suburb of London.
- Londra'nın bir banliyösüne yerleşmeye karar verdiler.
- yerleş
- embed
- yerleş
- populate
- yerleşmek
- dig in
- yerleşmek
- move in
- yerleşmek
- nestle
- yerleşmek
- ensconce
- yerleşmek
- come to stay
- yerleşmek
- locate
- yerleş
- reside
This is residential property.
- Burası yerleşim bölgesidir.
A factory is not suitable for a residential district.
- Bir fabrika, bir yerleşim bölgesi için uygun değildir.
- düzenli yerleşme
- (Askeri) regular placing
- izinsiz yerleşme
- squat
- seçenek yerleşme planı
- alternate layout
- yabancı ülkeye yerleşme
- expatriation
- yerleş
- {f} site
- yerleş
- indwell
- yerleşmek
- settle in
- yerleşmek
- to settle down; to become established; to get into a job/office; to settle, to live (in); to establish oneself at
- yerleşmek
- bed
- yerleşmek
- set
She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
- O, Arkhangelsk'te onunla yerleşmek istiyordu.
We have a score to settle.
- Yerleşmek için bir puanımız var.
- yerleşmek
- shake down
- yerleşmek
- to get well established in, entrench oneself in (a place)
- yerleşmek
- (for something) to fit in, be the right size and shape for (a place); (for something) to come to rest in; (for something) to fall into (its place); (for something) to get lodged in
- yerleşmek
- ensconce oneself
- yerleşmek
- (for something) to take root (among), catch on (among), become popular (among) (people)
- yerleşmek
- to settle oneself in (a chair, etc.); to establish oneself comfortably (in), get established (in) (a new home)
- yerleşmek
- stable
- yerleşmek
- root
- yerleşmek
- take up one's residence
- yerleşmek
- perch oneself
- yerleşmek
- (for someone) to move into, settle in (a place) (temporarily)
- yerleşmek
- (for someone) to settle in (a place) (permanently)
- yerleşmek
- indwell
- yerleşmek
- to get established in (one's job, a place of employment)
- yerleşmek
- stamp
- önceden yerleşme
- preoccupation
- önceden yerleşme
- preoccupancy