Proper clothes count for much in business.
- Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
The police arrested the burglar on the spot.
- Polisler hırsızı olay yerinde tutukladı.
I was arrested on the spot.
- Ben eğlence yerinde tutuklandım.
Sexual harassment can be a serious problem in the workplace.
- Cinsel taciz iş yerinde ciddi bir sorun olabilir.
I have a little problem here at work.
- Burada iş yerinde küçük bir sorunum var.
I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.
- Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim.
Just stay put for a minute while I look for him.
- Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal.
Everything is in place now.
- Şimdi her şey yerinde.
Every lock of Mary's hair was in place.
- Mary'nin saçının her buklesi yerindeydi.
Tom isn't very well off.
- Tom'un hali vakti çok yerinde değil.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
I'm not in a very good mood.
- Keyfim çok yerinde değil.
My family are all in good health.
- Bütün ailemin sağlığı yerinde.
Every year I find myself at a different location.
- Her yıl kendimi farklı bir yerde buluyorum.
Please tell me your location.
- Lütfen bana bulunduğunuz yeri bildirin.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
You know many interesting places, don't you?
- Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
The doll lay on the floor.
- Bebek yerde yatıyordu.
I spilled egg on the floor.
- Yumurtayı yere döktüm.
In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
- Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
This park used to be a hunting ground for a noble family.
- Bu park asil bir aile için bir avlanma yeriydi.
On the spot controls are EU's most important fact of pre-accession financial supports.
Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order.
- Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.
Tom got the key from its secret hiding spot and opened the door.
- Tom gizli saklama yerinden anahtarı aldı ve kapıyı açtı.
What's your favorite vacation spot?
- Favori tatil yerin nedir?
Situated on hilly terrain, the cathedral can be seen from a long distance.
- Tepelik arazide yer alan katedral uzun bir mesafeden görülebilir.
Tom couldn't see the lake from where he was standing.
- Tom durduğu yerden gölü göremiyordu.
Tom walked over to where Mary was standing.
- Tom Mary'nin durduğu yere doğru yürüdü.
I eat dinner at quarter past seven.
- Yediyi çeyrek geçe akşam yemeğini yerim.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
- Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
The branch offices of the bank are located all over Japan.
- Bankanın şubeleri Japonya'nın her yerinde bulunmaktadır.
Violence erupted all over the city because of the food shortages.
- Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.
The police looked everywhere and couldn't find any trace of Tom.
- Polis her yere baktı ve Tom'la ilgili herhangi bir iz bulamadı.
This security system allows us to trace employees movements anywhere they go.
- Bu güvenlik sistemi çalışanların hareketlerini gittikleri yerde izlemelerine izin verir.
Come what may, we must do our duty.
- Ne olursa olsun vazifemizi yerine getirmeliyiz.
I will do my duty to the best of my ability.
- Görevimi yapabildiğim en iyi şekilde yerine getireceğim.
We need to rent a room for our party.
- Bizim parti için bir yer kiralamalıyız.
A party is a good place to make friends with other people.
- Parti başka insanlarla arkadaş olmak için elverişli bir yerdir.
I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
- Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
- Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.
His speech was to the point.
- Onun konuşması tam yerindeydi.
The natives are scared of this place.
- Yerliler buradan korkuyorlar.
She's out there somewhere alone and scared.
- O orada bir yerde yalnız ve korkmuş.
Is there anywhere I can go to find a flea market?
- Herhangi bir yerde gidebileceğim bir bit pazarı var mı?
Tom met Mary in a local flea market.
- Tom yerel bit pazarında Mary'yle buluştu.
We have no idea about his whereabouts.
- Onun bulunduğu yer hakkında hiç bir fikrimiz yok.
I don't know his whereabouts.
- Onun bulunduğu yeri bilmiyorum.
This site is ideal for our house.
- Bu yer bizim ev için idealdir.
The investigators gathered evidence from the crash site.
- Araştırmacılar kaza yerinden delil topladılar.
'Still, yer got nice looks,' said Ella.
'Make yer way down to the station,' he said.
Yer a lotta nosey parkers.