The townspeople like to eat thick steaks.
- Kasaba halkı kalın biftek yemekten hoşlanır.
I like to eat watermelon.
- Karpuz yemekten hoşlanırım.
I want to eat a Dapanji!
- Bir Dapanji yemek istiyorum!
Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
Do you like Japanese food?
- Japon yemeklerini sever misin?
The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
Is eating between meals really bad for your health?
- Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
Tom, what do you want to have for dinner?
- Tom, akşam yemeği için ne yemek istersin?
What kinds of meat dishes do you serve?
- Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?
The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
After supper, she cleared the table.
- Yemekten sonra, masayı temizledi.
Tom ate as soon as the food was put on the table.
- Tom yemek masaya konur konmaz yedi.
Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.
- Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.
Tom says he eats more when he's sad.
- Tom üzgün olduğunda daha çok yemek yediğini söylüyor.
I didn't want to spend any more time than necessary cooking for my family.
- Aileme yemek pişirmek için gereğinden daha fazla zaman harcamayacağım.
Tom didn't want to spend that much for a meal.
- Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.
Tom isn't able to always brush his teeth after meals.
- Tom her zaman yemeklerden sonra dişlerini fırçalayamaz.
What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
Is eating red meat unhealthy?
- Kırmızı et yemek sağlıksız mıdır?
I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
How did Noah keep the animals from eating each other?
- Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?
Keep Tom from eating too much.
- Tom'u çok yemekten engelle.
Where can I get a good bite to eat?
- Nerede iyi bir yemek yiyebilirim?
It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
- Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
- Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.
Helen does not eat enough and she is getting thin.
- Helen yeterince yemek yemiyor ve zayıflıyor.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
The small fork is for your salad, and the large one is for the main course.
- Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.
A cooking course should be mandatory in schools.
- Yemek kursu okullarda zorunlu olmalı.
Don't eat till the numbness wears off.
- Uyuşma geçene kadar yemek yeme.
The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking?
- Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?
What's your favorite recipe?
- En sevdiğin yemek hangisidir?
I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
- Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
You don't have to eat.
- Yemek zorunda değilsiniz.
Tom forgot to feed his dog yesterday.
- Tom dün köpeğine yemek vermeyi unuttu.
They didn't feed you much, did they?
- Sana çok yemek vermediler, değil mi?
Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
I feel like eating something sweet.
- Tatlı bir şey yemek istiyorum.
You eat good meals in this boardinghouse.
- Bu pansiyonda iyi yemek yersin.
Where's the dining car?
- Yemek arabası nerede?
Is the dining room open now?
- Yemek odası şimdi açık mı?