yayma

listen to the pronunciation of yayma
Turkish - English
spreading

Tom has been spreading rumors about Mary. - Tom Mary hakkında söylentiler yaymaya başladı.

He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas. - O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.

dissipation
laying
divulgence
propagation
promulgation
circulation
divulgation
spreading; dealer's stall
diffusion
divulgement
suffusion
distribution
small display of goods for sale (as one spread out by a sidewalk peddler)
(Hukuk) dissemination
evolution
communication
smear
emitting
dealer's stall
extension
giving forth
(Askeri) radiate
(Askeri) spread

Hummus is a dip or spread made from chickpeas. - Humus nohuttan yapılmış bir daldırma veya yaymadır.

We need to spread more awareness. - Daha fazla bilinci yaymamız gerekiyor.

divarication
smear of
{i} emission
distend
yaymak
{f} propagate

Humans are the vehicles that genes use to propagate themselves. - İnsanlar genlerin kendilerini yaymak için kullandığı araçlardır.

yay
spring
yaymak
spread

Tom was guilty of spreading lies about Mary. - Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.

He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas. - O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.

yaymak
{f} disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yaymak
convey
yaymak
deploy
yaymak
{f} emit
yaymak
send out
yaymak
give off
yaymak
{f} extend
yay
bow

Koyomi bought a bow and arrows. - Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.

In Japan, bowing is common courtesy. - Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.

yay
longbow
yaymak
strew
yaymak
blur
yaymak
broadcast
bilgi yayma
information dissemination
yay
(Bilgisayar) stretch
yay
string

Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet. - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.

A violin is a stringed instrument. - Keman, yaylı bir enstrümandır.

yay
(Bilgisayar) expand

The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand. - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.

yaymak
eradiate
yaymak
apply
yaymak
publish
yaymak
bespread
yaymak
effuse
yaymak
tell
yaymak
(Askeri,Teknik) radiate
yaymak
trumpet
yaymak
divulgate
yaymak
rumour
yaymak
set
yaymak
spread out
yaymak
unroll
yaymak
shed
yaymak
distend
yaymak
promulgate
yaymak
flare
yaymak
scatter
yaymak
fame
yaymak
throw
yaymak
draw out
yaymak
throw out
yaymak
(deyim) enlarge on
yaymak
drape
yaymak
transmit
yaymak
rumor
yaymak
evangelise
yaymak
stretch
yaymak
put out
yaymak
send forth
yaymak
to spread about
yaymak
exude 
yaymak
expand
yaymak
open out
yaymak
lay
yaymak
beam
yaymak
unfold
yaymak
in the open
yaymak
give something off
yaymak
open
yaymak
fling
yaymak
splay
yaymak
(deyim) enlarge upon
yaymak
give
yaymak
sprawl out
yaymak
{f} diffuse
yaymak
{f} divulge
yay
release

Why was this news released? - Bu haber neden yayımlandı?

In 1998, Dan Brown released Digital Fortress. Five years later he completed another best seller, The Da Vinci Code. - Dan Brown 1998 yılında Dijital Kaleyi yayınlandı. O, beş yıl sonra başka bir best seller Da Vinci Şifresini tamamlandı.

yay
{f} disseminated
yay
volute spring
yay
{f} spreading

The rain kept the fire from spreading. - Yağmur yangının yayılmasını engelledi.

Who could be spreading that news? - Bu haberi kim yayıyor olabilir?

yay
disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yaymak
distribute
yaymak
exude
yaymak
disperse
yaymak
wrap
yaymak
exhale
yaymak
delate
yaymak
circulate
yaymak
send
yaymak
lay out
yaymak
roll out
yaymak
betray
yay
spread

We should check the spread of the disease. - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

Yay
Sagittarius
Yay
Archer
Yay
astrology Sagittarius, the Archer
alarm yayma sistemi
(Askeri) alarm transmitting system
görüntü işleme ve yayma sistemi; yurt içi petrol dağıtım sistemi (Kara Kuvvetler
(Askeri) imagery processing and dissemination system; inland petroleum distribution system (Army)
ikinci görüntüyü yayma sistemi
(Askeri) secondary imagery dissemination system
periferik yayma
(Tıp) peripheral smear
sabun ya da köpük yayma
lathering
yay
arch
yay
coil
yay
arc

The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice. - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.

yay
spring; string
yay
coil spring
yay
bow; arch; spring; arc
yay
emit

Even the best cars emit carbon dioxide - En iyi arabalar bile karbon dioksit yayar.

Bicycles are a form of transportation that provides exercise and does not emit pollution. - Bisikletler egzersiz sağlayan ve kirliliği yaymayan bir ulaştırma şeklidir.

yaymak
give forth
yaymak
to spread, broadcast, disseminate (news)
yaymak
hawk
yaymak
to spread (one thing) on/over (something else)
yaymak
diffract
yaymak
fling off
yaymak
float
yaymak
give out
yaymak
to take (animals) to pasture
yaymak
to scatter; to spread
yaymak
noise abroad
yaymak
inspire
yaymak
to spread; to diffuse; to emit; to radiate; to give sth off; to scatter, to strew; to disseminate, to to spread about
yaymak
to spread (disease)
yaymak
dissipate
yaymak
evolve
yaymak
noise about
ıncil'i yayma
evangelism
ışın yayma
eradiation
English - English
Turkish - Turkish
Yaymacının sattığı şeylerden oluşan sergi
Yaymak işi
Büyükçe tahıl çuvalı
Yay
Zodyak üzerinde, Akrep ile Oğlak arasında bulunan burç
Yay
keman
Yay
(Osmanlı Dönemi) ŞESİB
Yay
(Osmanlı Dönemi) KAVS
Yay
(Osmanlı Dönemi) HINYE
Yay
zemberek
Yaymak
(Osmanlı Dönemi) MÜNŞAKK
Yaymak
vermek
Yaymak
(Osmanlı Dönemi) NAKŞ
Yaymak
saçmak
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç: "Karınları hallaç yayından kopup fırlamış gibi beyaz."- R. H. Karay
yay
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç
yay
Kayseri ilinde, bir çok kuş türünü barındıran bir göl
yay
Bir eğriden alınan parça(geo.)
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
yay
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk. Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Zodyak üzerinde Akrep ile Oğlak arasında bulunan burcun adı
yay
Bir eğriden alınan parça
yay
Yaz mevsimi
yay
Çeşitli amaçlarla ve çeşitli biçimlerde yapılan esnek makine bölümleri
yay
Keman, viyolonsel gibi çalgılarda, titreşim yoluyla ses çıkarmaya yarayan parça
yay
Zenberek
yaymak
Dağınık ve düzensiz bir biçimde saçmak, dağıtmak
yaymak
Birçok kimseye duyurmak: "Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı."- R. H. Karay. Çevreye dağılmasına sebep olmak
yaymak
Çevreye dağılmasına sebep olmak
yaymak
Sınırı genişletmek
yaymak
Yağını çıkarmak için yoğurdu yayıkta çalkalamak
yaymak
Birçok kimseye duyurmak
yaymak
Otlatmak
yaymak
Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek
yaymak
Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek: "Kardeşleri çardağın içine, dışına yatakları yayıyorlardı."- N. Cumalı
English - Turkish

Definition of yayma in English Turkish dictionary

yay
bu kadar
yay
oleyy! yaşasın! sevinç belirtisi
yayma
Favorites