Definition of yayını in Turkish English dictionary
- broadcast
- To appear as speaker, presenter or performer in a broadcast program
- The act of scattering seed
- {f} transmit over the radio; publicize, advertise
- cause to become widely known; "spread information"; "circulate a rumor"; "broadcast the news"
- Data packet that will be sent to all nodes on a network Broadcasts are identified by a broadcast address Compare with multicast and unicast See also broadcast address
- A casting or throwing seed in all directions, as from the hand in sowing
- So as to scatter or be scattered in all directions; so as to spread widely, as seed from the hand in sowing, or news from the press
- a radio or television show; "did you see his program last night?"
- The simultaneous transmission of like data from one to many destinations, one to all
- Packet delivery service in which all nodes on a network receive a copy of any frame that is designated for broadcast or, when used as a verb, sending the message to all nodes
- message that is transmitted by radio or television
- Cast or dispersed in all directions, as seed from the hand in sowing; widely diffused
- message that is transmitted by radio or television a radio or television show; "did you see his program last night?" sow over a wide area, especially by hand; "broadcast seeds
- A network transaction that sends data to all hosts connected to the network
- The act of sending a frame to all stations Also describes the class of media for which CSMA/CD Ethernet is designed, in which all stations are capable of receiving a signal transmitted by any other station
- A special type of multicast packet that all nodes on the network are always willing to receive Also in the Unidata LDM context, refers to the satellite broadcast of FOS and McIDAS data by Alden
- Message forwarded to all devices on a network
- To send an email in a single transmission to a (typically large) number of people
- The simultaneous transmission of data via a network from one terminal to a set of destinations or to all destinations
- message that is transmitted by radio or television a radio or television show; "did you see his program last night?"
- yayın
- (Hukuk) publication
I put an advertisement for the new publications in the newspaper.
- Yeni yayınlar için gazeteye bir reklam koydum.
He was in charge of preparing a magazine for publication.
- O yayınlama için bir dergi hazırlanmasında sorumlu oldu.
- yayın
- (Nükleer Bilimler) broadcast
That TV station broadcasts only movies.
- O TV istasyonu sadece film yayınlamaktadır.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
- yayını alabilen alan
- service area
- yayını alma
- receiving
- yayını alma kalitesi
- receptivity
- yayını başlatmak
- sign on
- yayını bozan
- parasitic
- yayını bozan
- parasitical
- yayını bozan radyo istasyonu
- jamming station
- yayını bozan radyo istasyonu
- jammer
- yayını bozma
- jamming
- yayını bozmak
- jam
- yayını durdurma
- shutdown
- yayını durdurmak
- sign off
- yayını kesme
- close down
- yayını kesmek
- go off the air
- yayını parazitsiz alma
- selectivity
- yayını çekme
- ball reception
- televizyon yayını yapmak
- (Televizyon) broadcast
- yayın
- broadcasting
The rebels have captured the broadcasting station.
- Asiler yayın istasyonunu ele geçirdi.
I want to go into sports broadcasting.
- Spor yayıncılığına girmek istiyorum.
- yayın
- {i} edition
A revised edition of the encyclopedia was published.
- Ansiklopedinin gözden geçirilmiş sürümü yayınlandı.
Haven't you got a cheaper edition?
- Daha ucuz bir yayınınız var mı?
- deneme yayını
- (Televizyon) pilot
- televizyon yayını
- (Televizyon) television transmission
- televizyon yayını
- tv broadcasting
- televizyon yayını
- telecasting
- televizyon yayını
- broadcast
- yayın
- transmission
- yayın
- (Arılık) journal
The journalists who write for this publisher are not impartial.
- Bu yayıncı için yazan gazeteciler tarafsız değiller.
- yayın
- diffusion
- yayın
- radio relay
- Deniz Piyade Teşkilatı Doktrini Yayını
- (Askeri) Marine Corps Doctrinal Publication
- acil deniz bilgi yayını
- (Askeri) urgent marine information broadcast
- ayar yayını
- test card transmission
- deniz kuvvetleri harp yayını; Sayısal Hava Tahmini
- (Askeri) naval warfare publication; numerical weather prediction
- haber yayını
- newscasting
- haber yayını
- newscast
- her yayını çeken alıcı
- all wave receiving set
- keman yayını zıplatarak çıkarılan ses
- ricochet
- okunu atmış, yayını asmış
- (Konuşma Dili) He's done his bit; now he's taking it easy for the rest of his life
- paralı televizyon yayını
- pay per view
- radyo veya televizyon yayını ile ilgili
- broadcasting
- radyo yayını
- radio
- radyo yayını
- radio broadcasting
- radyo yayını
- broadcast
- radyo yayını
- transmission
- reklâm yayını yapan
- commercial
- reklâm yayını yapan televizyon
- commercial television
- ses yayını
- sound broadcasting
- spor programı yayını
- sportscast
- televizyon yayını
- picture transmission
- televizyon yayını
- television broadcast(ing)
- telsiz yayını bozma
- radio jamming
- uydu yayını
- satellite transmission
- uçuş malumat yayını; uçuş talimat usulleri
- (Askeri) flight information publication; flight instruction procedures
- web yayını
- (Bilgisayar) web publish
- yayın
- publication; broadcast, transmission
- yayın
- issue , publication
- yayın
- publishing
Tom is in the publishing business.
- Tom yayıncılık işinde.
Dan ordered two books from the publishing house.
- Dan yayın evinden iki tane kitap sipariş etti.
- yayın
- (Tabiat Doğa) (balık, Fam: yayıngiller) [syn.: yayın, tatlı su kedibalığı] wels, catfish
- yayın
- air
This drama will be on the air tomorrow.
- Bu drama yarın yayında olacak.
That TV station is on the air 24 hours a day.
- O TV istasyonu günde 24 saat yayında.
- yayın
- sheatfish, sheathfish
- şifreli yayını çözen aygıt
- decoder