Life isn't tied with a bow, but it's still a gift.
- Hayat bir yayla bağlı değildir ama o hâlâ bir hediyedir.
Koyomi bought a bow and arrows.
- Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.
A violin is a stringed instrument.
- Keman, yaylı bir enstrümandır.
Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet.
- Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.
The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand.
- Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.
I cannot release that information. It is private.
- O bilgiyi yayınlayamam. O özel.
The Steve Miller Band released a new album in June of 2010.
- Steve Miller Band, 2010'un Haziranında yeni bir albüm yayınladı.
Tom was guilty of spreading lies about Mary.
- Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.
The rain kept the fire from spreading.
- Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
- O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
We should check the spread of the disease.
- Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
- Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
Planets don't emit light by themselves.
- Gezegenler kendiliğinden ışık yaymazlar.
Bicycles are a form of transportation that provides exercise and does not emit pollution.
- Bisikletler egzersiz sağlayan ve kirliliği yaymayan bir ulaştırma şeklidir.
Yay! I have finally finished my work!.