In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
- Lunaparkta Mary yalnız başına ağlayan bir oğlan buldu ve yumuşak bir sesle Merhaba yavrum, sorun nedir? Kayıp mı oldun? Seni Kayıp Çocuklar Şubesine götüreyim mi? dedi.
Walking in the park, I found a baby bird.
- Parkta dolaşırken, bir yavru kuş buldum.
Have you ever seen a baby pigeon?
- Hiç yavru güvercin gördün mü?
Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
- Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.
- Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.
The next morning the White Duck wandered round the pond, looking for her little ones; she called and she searched, but could find no trace of them.
- Ertesi sabah Beyaz Ördek, yavrularını arayarak göletin etrafında dolandı durdu; isimleriyle seslendi, aradı taradı ama onlara dair hiçbir ize rastlayamadı.
She has no more than twelve cubs.
- O oniki yavrudan daha fazlasına sahip değil.
The story about the separation of the two leopard cubs seems pretty trite to me.
- İki leopar yavrusunun ayrılması hakkındaki hikaye bana oldukça basmakalıp gibi görünüyor.
Parents can pass many diseases on to their offspring.
- Ebeveynler birçok hastalığı yavrularına geçirebilir.
Rabbits have a lot of offspring.
- Tavşanların çok yavruları olur.