Shouldn't we slow down?
- Yavaşlamamız gerekmiyor mu?
When you are driving, you should slow down on corners.
- Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.
After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill.
- Birinci yıldan sonra, hastanın iyileşmesi durma noktasında yavaşladı.
Tom slowed down and pulled over to the side of the road.
- Tom yavaşladı ve yolun kenarına çekti.
Could you speak more slowly, please?
- Lütfen daha yavaş konuşabilir misin?
Could you please speak a little bit more slowly?
- Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
Tom has no plans to slow down.
- Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.
You may want to slow down a bit.
- Biraz yavaşlamak isteyebilirsin.
Tom has no plans to slow down.
- Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.
When you are driving, you should slow down on corners.
- Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.
Can you speak more slowly?
- Daha yavaş konuşabilir misiniz?
Please speak more slowly.
- Lütfen daha yavaş konuşun.
Can you speak a little slower?
- Biraz daha yavaş konuşur musun?
Speak slower, please.
- Lütfen daha yavaş konuşun.
Many old customs are gradually dying out.
- Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.
The sky has gradually clouded over.
- Gökyüzü yavaşça bulutlandı.
I just felt slow and sluggish.
- Ben sadece yavaş ve halsiz hissettim.
Tom gave Mary a gentle push.
- Tom, Mary'yi yavaşça itti.
He may be the slowest one in our class.
- O sınıfımızdaki en yavaş kişi olabilir.
Tatoeba is the slowest site.
- Tatoeba en yavaş sitedir.
The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
- Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
Tom has no plans to slow down.
- Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.
You may want to slow down a bit.
- Biraz yavaşlamak isteyebilirsin.