I mean, she's brought a-bed - Shakespeare, Titus Andronicus, IV,ii.
My father told me not to read a book in my bed.
- Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
You ought to have known that he was sick in bed.
- Onun yatakta hasta olduğunu bilmen gerekirdi.
Tom slept on the inflatable mattress.
- Tom şişme yatak üzerinde uyudu.
That mattress needs to be aired out.
- O yatak dışarıda havalandırılmalı.
I can see mountains from my bedroom window.
- Yatak odası penceremden dağlar görebiliyorum.
If you aren't feeling well, maybe you should rest in bed a little longer.
- Eğer iyi hissetmiyorsan, belki de yatakta biraz daha dinlenmelisin.
Before I get out of bed, I spend a little time thinking about what I'll be doing the rest of the day.
- Yataktan çıkmadan önce günün geriye kalanında ne yapacağım hakkında düşünerek biraz zaman harcarım.
To make a mattress for camping, we stuffed a sack with straw.
- Kamp için yatak yapmak için bir çuvalı samanla doldurduk.