yatırma

listen to the pronunciation of yatırma
Turkish - English
placement
put

It is not wise to put your money on a horse. - Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.

I have to put the kids to bed. - Çocukları yatırmam gerek.

tip
laying
yatırmak
lay
yatırmak
{f} invest
yatır
(Bilgisayar) tilt

Mary tilted her head sideways. - Mary başını yana yatırdı.

yatırmak
top
yatırmak
tilt
yatırmak
tip
yatırmak
slant
yatır
{f} laying
yatır
{f} lay

Lay your cards on the table and give me a straight answer! - Kartlarınızı masaya yatırın ve bana düz bir cevap verin!

Bring her in here and lay her on the sofa. - Onu buraya getirin ve divana yatırın.

yatırmak
settle down
yatırmak
stake
yatırmak
deposit

Sir, I would like to deposit my money. How do I do that? - Beyefendi, ben para yatırmak istiyorum. Bunu nasıl yaparım?

I want to deposit some money. - Biraz para yatırmak istiyorum.

yatırmak
repose
hastaneye yatırma
hospitalization
para yatırma
lodgement
para yatırma
investment
para yatırma formu
deposit slip
para yatırma formu almam gerekiyor
I need a deposit slip
yatır
entombed saint
yatır
place where a holy man is buried
yatırmak
to marinate (a food)
yatırmak
to put (someone) in (hospital)
yatırmak
instate
yatırmak
pay into
yatırmak
to bed, bed down, accommodate (an overnight guest)
yatırmak
put to sleep
yatırmak
to put to bed, to put to sleep; to lay (sth) down; to tilt, to tip, to slant; (bankaya) to deposit; (para) to invest, to place
yatırmak
lay low
yatırmak
sink
yatırmak
place
yatırmak
slang to beat (an opponent) (in a game)
yatırmak
shelter
yatırmak
subscribe
yatırmak
embark
yatırmak
to cause (something) to lean to one side; to cause (a ship) to list, list
yatırmak
credit
yatırmak
lay down
yatırmak
repose on
yatırmak
to deposit (money); to pay in (money); to invest (money)
yatırmak
bed
yatırmak
fund
yatırmak
put to bed
yatırmak
to cause (someone) to lie down
yatırmak
incline
yatırmak
to lay (someone, something) flat, lay (someone, something) at full length; to knock (someone) flat
yatırmak
to put (someone) to bed
Turkish - Turkish
Yatırmak işi
Yatır
evliya
Yatırmak
(Osmanlı Dönemi) IDCA'
yatır
Belli bir yerde mezarı olan, doğaüstü gücü bulunduğuna ve insanlara yardım ettiğine inanılan ölü, evliya
yatırmak
Düzeltmek, bastırmak, yassıltmak
yatırmak
Uyutmak
yatırmak
Parayı, işletmek amacıyla bir yere vermek
yatırmak
Parayı bir kuruluşa vermek, teslim etmek
yatırmak
Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak
yatırmak
Harcamak: "Sınırlı hoca aylığının yarısını her ay kitaplara yatırır."- H. Taner
yatırmak
Parayı, işletmek amacıyla bir yere vermek: "Eline geçen serveti ... emlake yatırıyordu."- E. E. Talu
yatırmak
Konuk etmek
yatırmak
Bir yiyeceği korumak veya tatlandırmak amacıyla tuz, soğan, şarap vb.nde bir süre bekletmek
yatırmak
Uyutmak: "Gece beni en üst katta bir odada yatırdılar."- Ö. Seyfettin
yatırmak
Düzeltmek, bastırmak, yassıltmak: "Kemal Rıfat avcunun içiyle saçlarını yatırıyor."- A. İlhan
yatırmak
Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak: "Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım."- Y. K. Karaosmanoğlu
yatırmak
Harcamak
yatırmak
Eğmek, yatık duruma getirmek