yatıştırmak

listen to the pronunciation of yatıştırmak
Turkish - English
{f} soothe
{f} appease
{f} placate
mitigate
compose
hush
quiet
mollify
(Hukuk) alleviate, appease
lull
settle
remit
allay
to calm; to soothe; to mollify
sedate
pacify
comfort
disarm
quieten
calm

McClellan tried to calm Lincoln's fears. - McClellan Lincoln'un korkularını yatıştırmak için çalıştı.

Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room. - Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derinden nefes alıp verdi.

defuse

What do you think is the best way to defuse their argument? - Onların tartışmasını yatıştırmak için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsunuz?

quell
alleviate
moderate
ease
conciliate
to calm, to quieten, to tranquillize, to sedate, to mollify, to allay, to relieve, to appease, to ease, to alleviate, to soothe, to assuage, to placate, to pacify
becalm
salve
propitiate
assuage
abate
attemper
quench
relieve

It's an excellent method to relieve stress. - Bu, stresi yatıştırmak için mükemmel bir yöntem.

cajole
subside
cool down
precipitate
subdue
steady
set at ease
lay
patch up
still
{f} soften
{f} tranquillize
smoothen
smother up
dulcify
{f} tranquilize
smooth down
silence
yatış
{i} lie
yatış
lying
yatış
(Havacılık) bank
yatıştırma
moderation
yatıştırma
damping
yatıştırma
soothing
yatıştırma
alleviate
yatıştırma
appeasement
yatıştırma
sedation
yatıştırma
alleviation
yatıştırma
reassurance
yatıştırma
{i} laying
yatıştırma
{i} appeasing
yatıştırma
{i} mitigating
yatıştırma
mitigation
yatış
lay

Tensions are starting to simmer between Sami and Layla. - Sami ve Leyla arasındaki gerginlik yatışmaya başlıyor.

tekrar yatıştırmak
recompose
yatış
bank, banking
yatıştırma
conciliation
yatıştırma
propitiation
yatıştırma
settlement
yatıştırma
mollification
yatıştırmak
Favorites