Definition of yasal in Turkish English dictionary
- legal
Tom says he will do it whether it's legal or not.
- Tom, yasal ya da değil onu yapacağını söylüyor.
Slavery was legal in the new Republic of Texas.
- Kölelik Texas Cumhuriyeti'nde yasaldı.
- legitimate
They have legitimate gripes.
- Onların yasal sıkıntıları var.
- statutory
- rightful
I only want what is rightfully mine.
- Ben sadece yasal olarak benim olanı istiyorum.
- legit
This sounds totally legit.
- Bu tamamen yasal geliyor.
They have legitimate gripes.
- Onların yasal sıkıntıları var.
- legal, of or relating to law
- legal, lawful, legitimate, rightful kanuni, legal
- de jure
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
- Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
- juridical
- solemn
- valid
I think my complaint is valid.
- Şikayetimin yasal olduğunu düşünüyorum.
- legal, lawful, legitimate, licit
- (Hukuk) lawful
He is the lawful owner of the company.
- Şirketin yasal sahibidir.
- sound
This sounds totally legit.
- Bu tamamen yasal geliyor.
- competent
- clean
- juristic
- juristical
- (mirasçı) right
- technic
It's technically legal.
- O, teknik olarak yasaldır.
- technical
It's technically legal.
- O, teknik olarak yasaldır.
- (Politika, Siyaset) innocence
- constitutional
- dejure
- licit
- {f} outlaw
- jural
- yasal düzenleme
- legal regulation
- yasal süreç
- legal process
- yasal çerçeve
- (Politika, Siyaset) legislative framework
- yasal çözüm yolu
- (Ticaret) remedy
- yasal boşluk
- Legal gap
- yasal temsilci
- legal representative
- yasal anlaşmazlık
- conflict of laws
- yasal boşluktan faydalanmak
- get around
- yasal düzen
- lawful order
- yasal göç
- (Hukuk) legal immigration
- yasal haklardan mahrum etme
- proscription
- yasal haklardan mahrum etmek
- outlaw
- yasal haklardan mahrum etmek
- proscribe
- yasal haklardan mahrum kimse
- outlaw
- yasal hakların elinden alınması
- outlawry
- yasal hale getirmek
- legitimate
- yasal hale getirmek
- legitimize
- yasal hale getirmek
- make legal
- yasal hale getirmek
- legitimatize
- yasal hüküm
- legal provision
- yasal hükümler
- (Hukuk) legal provisions
- yasal mirasçı
- (Hukuk) heir
- yasal olarak
- de jure
- yasal olarak el koymak
- evict
- yasal olarak kesinlik ve doğruluk taşıyan
- (Hukuk) legally accurate
- yasal olmak
- lie
- yasal olmayan
- wildcat
- yasal süre
- (Kanun) legal period
- yasal süre
- (Ticaret) legal term
- yasal süre
- (Kanun) statutory period
- yasal uygunluk
- (Hukuk) legal conformity
- yasal varis
- heir-at-law
- yasal yaştan küçük
- underage
- yasal yollara başvurmak
- take a legal action
- yasal yollardan elde etmeye çalışmak
- prosecute
- yasal çözüm
- law
- tamamen yasal
- perfectly legal
- yasal olarak
- constitutionally
- yasal olarak
- legally
She has legally divorced her husband.
- Kocasını yasal olarak boşadı.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
- Yasal olarak
- statutorily
- gerekli yasal izin
- (Ticaret) necessary legal permission
- müktesebatın yasal uyumu ve uygulanması
- (Hukuk) legislative approximation and implementation of the acquis
- yasal olarak
- rightfully
I only want what is rightfully mine.
- Ben sadece yasal olarak benim olanı istiyorum.