yasakçı

listen to the pronunciation of yasakçı
Turkish - English
prohibitor, prohibiter, forbidder
yasak
forbidden

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

She is forbidden to go out. - Onun dışarı çıkması yasaklandı.

yasak
prohibition
yasak
ban

You are banned from entering this place. - Bu yere giriş yasaklandı.

Smoking is banned in the train. - Trende sigara içmek yasaklanmıştır.

yasak
{i} don't

They don't say that it's prohibited there. In fact, they say that it's mandatory. - Onlar bunun orada yasak olduğunu söylemezler. Aslında onun zorunlu olduğunu söylerler.

Over there, they don't say that it's prohibited. In fact, they say that it's mandatory. - Orada, onlar onun yasak olduğunu söylemez. Aslında, onlar onun zorunlu olduğunu söyler.

yasak
no
yasak
{i} tabu
yasak
unauthorized
yasak
out of bounds
yasak
(Kanun) interdictum
yasak
illegal

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

It's illegal to walk on the grass, but what about running? - Çimlerde yürümek yasak ama ya koşmak?

yasak
(Kanun) illicite
yasak
(Ticaret) prevention
yasak
prohibit

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

Parking is prohibited here. - Burada parketme yasaktır.

yasak
taboo

It used to be taboo for women to smoke. - Kadınların sigara içmesi yasaktı.

yasak
illicit

Sami and Layla continued their illicit love relationship. - Sami ve Leyla yasak aşk ilişkilerine devam ettiler.

yasak
interdiction
yasak
impermissible
yasak
prohibited

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasak
prohibiton
yasak
Ban, prohibition; restriction
yasak
prohibition, ban; taboo; prohibited, forbidden, illicit; taboo
yasak
restricted

This is a restricted area. - Bu yasak bir alandır.

yasak
proscriptive
yasak
under a ban
yasak
interdict
yasak
forbidden, prohibited, off-limits
yasak
restriction
yasak
prohibition; ban
yasak
verboten
yasak
taboo,tabu
yasak
veto
Turkish - Turkish
Kavas
Bekçi, nöbetçi
Yasak
(Osmanlı Dönemi) YESAG
Yasak
haram
yasak
Yapılmaması istenmiş olan, memnu: "Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı."- F. R. Atay
yasak
Eskiden Rusya'da alınan özellikle kürkten oluşan ayni vergi
yasak
Yapılmaması istenmiş olan, memnu
yasak
Yapılmasına izin verilmeyen şey
yasak
Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet
yasakçı
Favorites