yaratan

listen to the pronunciation of yaratan
Turkish - English
creator, maker
(someone) who creates (something)
maker
(Bilgisayar) created by
yaratıcı, yaratan
Creator, the Creator
etki yaratan
effective
nakit yaratan birim
(Ticaret) cash generating unit
sorun yaratan
troubler
yarat
(Bilgisayar) compose

A nation creates music — the composer only arranges it. - Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.

yarat
{f} created

God created the world. - Allah dünyayı yarattı.

The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity. - Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

yarat
{f} creating

A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis. - Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.

Your behavior is creating a lot of problems. - Davranışın çok sayıda sorun yaratıyor.

yarat
create

If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands. - Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.

God created the world. - Allah dünyayı yarattı.

problem yaratan şey
villain
ayrılık yaratan
divisive
bağımlılık yaratan
habit forming
fikir yaratan
idiogenetic
harikalar yaratan
wonder working
harikalar yaratan kimse
wonder worker
harikalar yaratan kimse
wizard
harikalar yaratan kimse
wonder doer
heyecan yaratan
charged
huzursuzluk yaratan kimse
stormy petrel
kavram yaratan
cogitator
klik yaratan
clannish
korku yaratan kimse
scaremonger
mucize yaratan
miraculous
panik yaratan
alarming
panik yaratan
alarmist
panik yaratan kimse
alarmist
panik yaratan kimse
scaremonger
panik yaratan kimse
panicmonger
rant yaratan toplum
(Ticaret) rent seeking society
sanrı yaratan
(madde) psychedelic
sansasyon yaratan
yellow
sorun yaratan
problem
sorun yaratan
headachy
sıkıntı yaratan konu
a bone to pick
yenilik yaratan
avant garde
yaratan
Favorites