yaratılmak

listen to the pronunciation of yaratılmak
Turkish - English
to be created
yarat
(Bilgisayar) compose

A nation creates music — the composer only arranges it. - Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.

yaratılma
(Bilgisayar) created

Nothing is lost, nothing is created, everything is transformed. - Hiçbir şey kaybolmaz, hiçbir şey yaratılmaz, her şey dönüşür.

Not all men are created equal. - Bütün insanlar eşit yaratılmaz.

yarat
{f} created

Human beings are created to create things. - İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.

The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity. - Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.

yarat
{f} creating

Perform an experiment in creating a country from scratch. - Sıfırdan bir ülke yaratmada bir deney gerçekleştirin.

A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis. - Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.

yarat
create

Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access. - Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.

God created the world. - Allah dünyayı yarattı.

Turkish - Turkish
Yaratmak işi yapılmak
Yaratma işi yapılmak: "Hepimiz birbirimiz için yaratılmışız."- A. İlhan
(Osmanlı Dönemi) CİBLET
(Hukuk) HALK ETMEK
yaratılma
Yaratılmak işi
yaratılma
(Osmanlı Dönemi) halk edilme