Freedom is useless unless you use it.
- Onu kullanmadığın sürece özgürlük yararsızdır.
Tom realized it was useless to argue.
- Tom tartışmanın yararsız olduğunu fark etti.
She thinks her job is pointless.
- O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
He often takes advantage of her ignorance.
- O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
I hope the interview would be of profit.
- Umarım mülakat yararlı olur.
She profited from her stay in London and considerably improved her English.
- O, Londra'da kalmaktan yararlandı ve İngilizcesini büyük ölçüde geliştirdi.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
I think that this material is of benefit to everyone.
- Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
Properly used, certain poisons will prove beneficial.
- Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
What's the point of not eating?
- Yememenin yararı nedir?
What's the point in doing this?
- Bunu yapmanın ne yararı var?
We are working in the interest of peace.
- Biz barış yararına çalışıyoruz.
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
He put this information to good use.
- O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
He put her savings to good use.
- O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
Iron is a useful metal.
- Demir yararlı bir metaldir.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
You had better avail yourself of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansan iyi olur.