Tom decided that it wouldn't be beneficial to study French.
- Tom Fransızca çalışmanın yararlı olmayacağına karar verdi.
Millions of beneficial organisms live in the human digestive tract.
- İnsanın sindirim sisteminde milyonlarca yararlı organizma yaşamaktadır.
Iron is a useful metal.
- Demir yararlı bir metaldir.
That's not a useful piece of information.
- O, yararlı bir bilgi parçası değil.
I gave him some helpful advice.
- Ona biraz yararlı tavsiye verdim.
Tony gave us a piece of helpful advice.
- Tony, bize bir parça yararlı tavsiye verdi.
I can think of some situations in which a knife would come in handy.
- Bir bıçağın yararlı olabileceği bazı durumları düşünebiliyorum.
Take this folding umbrella with you. It might come in handy.
- Bu katlanan şemşiyeyi yanına al. Yararlı olabilir.
Tom taught me a lot of useful things.
- Tom bana birçok yararlı şey öğretti.
Eating fish is good for your health.
- Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
Tom didn't say anything worthwhile.
- Tom yararlı bir şey söylemedi.
I think it's a worthwhile thing to do.
- Bence o yapılması yararlı bir şey.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
- O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
I profited from reading this book.
- Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.
Try to profit from every opportunity.
- Her fırsattan yararlanmaya çalışın.
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
He's not my boyfriend, it's just platonic love with benefits!
- O, benim erkek arkadaşım değil, sadece yararı olan platonik aşk.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
All my efforts turned out to be useless.
- Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
This site is quite useful.
- Bu site oldukça yararlı.
What's the point in doing this?
- Bunu yapmanın ne yararı var?
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
It's in your best interest to testify against Tom.
- Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
He put this information to good use.
- O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
That's not a useful piece of information.
- O, yararlı bir bilgi parçası değil.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
You had better avail yourself of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
I availed myself of this favorable opportunity.
- Bu olumlu fırsattan yararlandım.
Demir çok faydalı bir metaldir.
- Demir çok yararlı bir metaldir.