Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
The mischievous son loved his dad.
- Yaramaz oğul, babasını sevdi.
The boy had a mischievous smirk on his face.
- Çocuğun yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı.
He was naughty when he was a boy.
- O küçük bir çocukken yaramazdı.
Tom has been very naughty, hasn't he?
- Tom çok yaramazdı, değil mi?
Tom is such a scalawag.
- Tom böyle bir yaramaz.
Boys are fond of mischief.
- Erkekler yaramazlığa düşkündür.
The little boy got into mischief when he was left alone.
- Küçük çocuk yalnız bırakıldığında yaramazlık etti.
Pinocchio, you wicked boy!
- Pinokyo, seni yaramaz çocuk!
This tool is good for nothing.
- Bu alet hiçbir şeye yaramaz.
His grandfather used to say to him: Tom, you're good for nothing.
- Onun büyükbabası ona Tom, sen hiçbir işe yaramazsın derdi.