yara

listen to the pronunciation of yara
Turkish - English
wound

Tom had been released from the hospital, but he was still recovering from the gunshot wound. - Tom hastaneden serbest bırakıldı, ama ateşli silah yarası hâlâ iyileşiyordu.

Six hundred thousand men were killed or wounded. - Altı yüz bin asker öldürüldü veya yaralandı.

(Hukuk) injury

The long trip aggravated her injury. - Uzun yolculuk onun yarasını ağırlaştırmış.

I stretch before exercising to prevent injury. - Egzersiz yapmadan önce yaralanmayı önlemek için gerinirim.

scald
(Tıp) scar

The wound left a scar on her arm. - Yara kolunda bir iz bıraktı.

Tom had a new scar on his forehead since the last time Mary had seen him. - Tom'un alnında Mary onu son gördüğünden beri yeni bir yara vardı.

(Biyokimya) damage
(Askeri) traumatism
(Tıp) contusion
sore

Tom is still a little sore. - Tom hâlâ biraz yaralı.

The nurses turned the patient regularly in order to prevent pressure sores. - Hemşireler yatak yaralarını önlemek için düzenli olarak hastayı çevirdi.

gash, rent, tear
trauma
(küçük) Scotch
cut
wound, sore, cut, injury, lesion, gash
canker

My canker hurts, so I can't really eat. - Ağız yaram ağrıyor, bu yüzden gerçekten yemek yiyemiyorum.

wound; open sore, ulcer; laceration; injury
hurt

Jimmy was hurt in a traffic accident. - Jimmy bir trafik kazasında yaralandı.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

raw
ulcer

I have a ulcer in my mouth. - Ağzımda bir yaram var.

lesion
bruise

I fell down and bruised my knee. - Düştüm ve dizimi yaraladım.

She touched the bruise on his arm. - Onun kolundaki yaraya dokundu.

scathe
breach
yara izi
scar

Tom rolled up his sleeve, exposing a hideous scar. - İğrenç bir yara izini açığa çıkarmak için kolunu sıvadı.

The scar on his cheek hardly shows now. - Yanağındaki yara izi artık neredeyse görünmüyor.

yara kabuğu
scab
sürterek yara yapmak
gall
yara bandı
Band-aid

Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring. - Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.

He put a Band-Aid on his hand. - O, eline bir yara bandı yapıştırdı.

yara bandı
cycle
yara fitili
(Tıp) tent
yara izi
cicatrix
yara otu
(Botanik, Bitkibilim) st. john's wort
yara sarmak
dress a wound
yara sarmak
bandage a wound
yara temizlemek
clean a wound
yara sarmak
relieve
yara temizliği ve bakımı
wound cleaning and care
yara akıntısı
(Tıp) gall duct
yara almadan kurtulmak
escape unharmed
yara almadan kurtulmak
escape uninjured
yara almadan kurtulmak
escape unhurt
yara açmak
slash
yara açmak
to make a wound (in)
yara açmak
make a wound
yara ağzını açık tutan alet
retractor
yara bandı
strapping
yara bandı
adhesive bandage
yara bandı
plaster
yara bandı
adhesive plaster
yara bandı yapıştırmak
plaster
yara bandı yapıştırmak
apply a plaster
yara bağı
bandage
yara bere
cuts and bruises; wounds and bruises
yara bere içinde
(deyim) black and blue
yara etrafındaki şişlik
proud flesh
yara fitili med. tent, seton
(roll of lint or linen used to keep a wound open)
yara gibi kabuk kabuk olan
scabby
yara ilacı
vulnerary
yara iyileşmek
(wound) to heal
yara izi
seam
yara izli
scarred
yara işlemek
for a wound to fester and discharge
yara kabuğu
eschar
yara kabuğu scab, crust
(over a wound)
yara kapanmak
for a wound to heal
yara kapanmak
(wound) to close
yara lapası
poultice
yara mili
tent
yara olmak
gall
yara savunma paleti
(Askeri) collision mat
yara savunma subayı
damage control officer
yara üzerinde oluşan zar
cicatrice
yara şeridi
(Askeri) wound chevron
cılk (yara)
running
derin yara açmak
gash
yara izi
mark
yara izi
cicatrice
atın diz içindeki yara
grape
açık yara
raw
açık yara
an open sore
ağır yara
(Hukuk) serious injury
haşlanarak yanan yara
scald
iltihaplı yara
a running sore
iyileşmiş (yara)
epithelised
kanayan yara
an open sore
kurumuş (yara)
epithelised
uzun yara
slash
vücutta kasten açılan yara
self inflicted wounds
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) f. Güç, kuvvet, kudret, takat
Vücutta oluşan derin kesik ya da zedelenme
Dert, üzüntü, acı
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme: "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım."- R. H. Karay
Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme
(Osmanlı Dönemi) TE'Z
karha
ceriha
(Osmanlı Dönemi) CERH
şerha
cerahat
riş
(Osmanlı Dönemi) RAHNE
(Osmanlı Dönemi) CÜRAH
zahm
yara bere
Herhangi bir şeyde görülen çizik, ezik
yara bere
Vurma ve incitme sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük
yara izi
Yaranın kapanmasında, iyileşmesinden sonra geride kalan belirti
yara otu
Halk arasında yaralara iyi geldiğine inanılan bitki
Yara izi
sığna
Yara izi
(Osmanlı Dönemi) NEDEBE
Yara izi
(Osmanlı Dönemi) NİŞAN
Yara izi
ispin
Yara izi
(Osmanlı Dönemi) ÜSÜR
Yara izi
(Osmanlı Dönemi) ÂZİR
Yara izi
nedbe
Yara izi
azir
açık yara
Kapanmamış, sürekli işleyen yara
English - Turkish

Definition of yara in English Turkish dictionary

wound yara
yaralamak
yara
Favorites