Tom doesn't plan to go to Mary's concert.
 - Tom Mary'nin konserine gitmek için plan yapmıyor.
Tom doesn't do anything.
 - Tom bir şey yapmıyor.
The girl did nothing but cry.
 - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
Did you do it by yourself?
 - Onu kendin mi yaptın?
Regardless of what he does, he does it well.
 - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
He doesn't know who built those houses.
 - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.
 - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
 - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Can you do it in one day?
 - Onu bir günde yapabilir misin?
I want to do it myself.
 - Onu kendim yapmak istiyorum.
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
 - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
This table is made of wood.
 - Bu masa tahtadan yapılmıştır.
Don't be afraid of making mistakes.
 - Hatalar yapmaktan korkmayın.
Tom worries about making mistakes at work.
 - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
 - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
They assisted him in performing the operation.
 - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.
Having done my homework, I watched the baseball game on television.
 - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
She can't have done such a thing.
 - O öyle bir şey yapmış olamaz.
She made up her face in 20 minutes.
 - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
She has made up her mind to go to America to study.
 - O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
What do you make of that?
 - Onunla ilgili ne yaparsın?
I'm not quite sure what to make of this.
 - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
 - Konferans öbür gün yapılacak.
Rio's carnival is held in February.
 - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.
They voted to create a committee.
 - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.
They made John chairman of the committee.
 - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.
She made coffee for all of us.
 - O hepimiz için kahve yaptı.
Butter is made from cream.
 - Tereyağı kaymaktan yapılır.
A good daughter will make a good wife.
 - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
The baby is asleep. Don't make a noise.
 - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
Many atrocities were committed during the war.
 - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
He committed a gaffe when he asked whether she was pregnant.
 - O onun hamile olup olmadığını sorduğunda gaf yaptı.